19 Aralık 2021 Pazar

Mantıksal Pozitivizm ve Eleştirisi




Bir bildirge ile 1929 yılında kendi “bilimsel dünya algılayışı”nı ilan eden Viyana Çevresi, daha ileri bir tarihte mantıksal pozitivist ismini benimsemiştir. Bilgi üretiminin hızla arttığı bir dönemde hangi bilginin meşru olduğu, hangi bilgiye güvenip tercih edileceği üzerine tartışırlar. Bilimsel bilginin deneyimlerle duyumsanan ve mantıksal bir biçim verilmiş yapıya sahip olması gerektiğini savunurlar. 

Olgusal bir içeriğe sahip olmayan fizik ötesi anlamında metafizik “bilgi”nin bilgi dağarcığından çıkarılması gerekliliği üzerinde dururlar; inançların ve fikirlerin, öznellikten arınmış “saf” bilgiden ayrıştırılmasının metodolojik olarak mümkün olduğunu düşünürler. Bu noktada bilgi üretildiği özne ve nesneden koparılarak yaratıcı aklın becerisine teslim edilir. Dolayısıyla yanlış veya doğru bilgi, duyumsanan bir olguya denk düşen ve fakat biçimsel mantığın kurallarına göre karar verilen bir niteliğe bürünür. 

Diyalektik perspektif ise bilgi üretiminin yalnızca zihinde olup biten bir süreç olmadığının ifade eder. Olgu aslında sürüp giden oluş halinin belli bir momentidir ve özne nesne arası etkileşimle ortaya çıkmaktadır, bilgi de bu eylem sürecinde üretilmektedir. Biyolojik evrim ve kültürel tarih içinde oluşan insanın eylemi de doğa ve toplum nesnelliği içinde şekillenir. Dolayısıyla ne bilgi ne fikirler ne de doğru ve yanlış yalıtık bir zihinde inşa edilmez. 

Bu yazı, öznellikten kaçmak yerine daha etkin bir özne olmayı arama çabasına çubuğu bükmektedir. Gerçeğe ve gerçeği değiştirebilme gücüne sahip çıkıyor, materyalist gerçeğin diyalektik değişimle inşa olduğunu savunuyoruz.

Anahtar kelimeler: Duyumsama, olgu, gerçeklik, tarihsellik, mantıksal pozitivizm
Madde, Diyalektik ve Toplum'daki makale için tıklayınız...

6 Haziran 2021 Pazar

Kibrit kutusu

Yazma eyleminin pratiğe ihtiyacı vardır. Düşünceleri soyutlamak ve odaklayabilmek için arayışa zaman vermek, denemeler yapmak gerekir. Örneğin bir nesneyi veya çağrıştırdığı durumu en yalın biçimde anlatma alıştırmaları vardır. En bilinen örnek "kibrit kutusunu yedi cümlede anlatma" alıştırmasıdır. Ben bu alıştırmayı Soma Katliamından sonra duyduğum için ondan bağımsız düşünemez oldum ve şunu yazdım....

 

Kibrit çöpleri ışıksız bir kuyucukta yan yana dizilmişlerdi. Hepsinin ortak fıtratı günü gelince yanmaktı. Yanarak sahibini ısıtacaktı. Yok, dedi biri. Ona hak verenler oldu. Kükürdünü, kömürünü silkeledi kılçıklı olanlar. Yeni bir öykü başlayacaktı.

 

Sizin kibrit kutunuz neye benziyor?